İcra Hukuku İçtihatları

Son zamanlarda yargıtay ve danıştay tarafından verilen icra hukuku içtihatları, hukuk dünyasında büyük yankı uyandırdı. Bu içtihatlar, icra hukuku alanında yapılan uygulamaları da derinden etkileyecek nitelikte. Bu nedenle, bu içtihatların uygulanabileceği durumlar hakkında bilgi sahibi olmak oldukça önemlidir. İcra hukuku, vatandaşların en çok karşılaştığı hukuk dallarından biridir ve içtihatlar her zaman güncel kalmalıdır.

Bu bağlamda, yargıtay ve danıştay tarafından son dönemlerde verilen içtihatlar derlenerek, taşınmaz satışı, tapu kaydı, ihtiyati haciz kararı, arsa payı ayrımı gibi konularda uygulanabilmesi önemli ayrıntılara dikkat çekmektedir. İcra hukuku içtihatları, uygulamada karşılaşılan sorunları ve çözümleri de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle, bu içtihatları takip etmek ve uygulamaya entegre etmek, hukuk camiası için oldukça önemlidir.

İcra hukuku içtihatlarında yapılan güncellemeler, hukuk dünyasında oldukça büyük yankı uyandırmıştır. Bu içtihatların uygulanması, taşınmaz mal edinimi, taşınmazların satışı, arsa payı ayrımı, tapu işlemleri gibi birçok alana yön verecektir. Bu nedenle, hukuk camiasının bu içtihatlar hakkında bilgilendirilmesi oldukça önemlidir.

İhtiyati Haciz Kararına İtiraz

İhtiyati haciz kararları, alacaklıların alacaklarını teminat altına almalarını sağlar. Ancak borçlu tarafından itiraz edildiğinde, bu kararların uygulanması durdurulur. Yargıtay son yıllarda ihtiyati haciz kararlarına yapılan itirazların sonuçlarına dair önemli kararlar vermiştir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, ihtiyati haciz kararlarına itirazın, karar verilmeden önce bile dosya incelendikten sonra reddedilebileceğine karar vermiştir. Yargıtay ayrıca, ihtiyati haciz kararına itiraz eden borçlunun, itiraz dilekçesinde somut deliller sunması gerektiğine de vurgu yapmıştır. Son olarak, Yargıtay kararlarına göre, ihtiyati haciz kararlarına yapılan itirazlarda, itirazın süresinde ve usulüne uyulması büyük önem taşır.

Taşınmaz Satışı ve İspat

Taşınmaz satışının geçersizliğinin ispatı, son yıllarda danıştay kararlarına yansıyan bir konudur. Danıştay, tescilli bir taşınmazın geçersiz bir şekilde satılmış olması durumunda, söz konusu taşınmazın kaydının insan hukukuna uygun şekilde düzenlenmesi gerektiğine karar vermiştir. Fakat tescilli taşınmazın geçersiz bir şekilde satılmış olduğunu ispat etmek bazen zor olabilir. Bu durumda, taşınmazın satışı işlemi ile ilgili her türlü belge, kayıt ve senedi sunmak gerekebilir.

Bu belgeler arasında sözleşme, ödeme makbuzları, tapu senedi, vekaletname gibi belgeler yer alır. Ayrıca, taşınmazın satışı sırasında oluşan anlaşmazlıkların noter aracılığıyla yapılması da gereklidir. Taşınmaz satışı işleminin geçersizliğinin ispat edilememesi durumunda, tescilli taşınmazın yeni sahibi taşınmazı satın almaya yetkili olacaktır.

Bu nedenle, taşınmaz satışı işlemini gerçekleştirmeden önce, işlemin gerekli belgeleri sunularak tescil işlemi tamamlanmalıdır. Taşınmaz satışı işlemi ile ilgili herhangi bir anlaşmazlık durumunda, doğru belgeler sunularak geçersizliğin ispatı sağlanmalıdır.

Tapu Kaydının Geçerliliği

Tapu kaydı, taşınmaz malın kimin adına tescilli olduğunu belirleyen resmi bir belgedir ve mülkiyet hakkının ispatında önem taşır. Tapu kaydının geçerliliğine ilişkin yargıtay kararlarına göre, tapu kaydı kamunun güvencesi altında olduğundan, ilgili tapu kaydında herhangi bir değişiklik yapılabilmesi için tapuda tescilli hak sahiplerinin açıkça muvafakat etmesi gerekmektedir.

Tapu kaydının üçüncü kişiler üzerindeki etkisine dair yargıtay kararlarına göre de, üçüncü kişiler tapu kaydında yer alan bilgilere bağlı kalacakları ve bu kaydı doğru kabul ederek haklarını tescil ettirecekleri için yanıltıcı bilgi verilmesi durumunda sorumluluk tapu malikinde olacaktır.

Ayrıca, tapu kaydı ile tapuda tescilli hak sahibi arasında bağlılık ilkesi bulunmaktadır. Yargıtay kararlarına göre, tapu kaydında yer alan bilgiler ile tapuda tescilli hak sahibi arasında bir çelişki olması durumunda, öncelikli olarak tapu kaydındaki bilgi doğru kabul edilecektir.

Bu nedenle, tapu kaydının geçerliliği mülkiyet hakkının ispatında önemli bir role sahip olduğundan, tapu kaydında yer alan bilgilerin doğru ve eksiksiz olması gerekmektedir.

Taşınmazı İşgal Edenler

Taşınmaz mülkleri işgal eden kişilerin, bu mülklere dair kayıtların bozulmasına veya iptal edilmesine ilişkin yargıtay kararları oldukça kesin ve net bir şekilde ortaya koymaktadır. Yargıtay kararlarına göre, söz konusu kişilerin taşınmaz mal üzerindeki hakları, haksız işgal eylemleri nedeniyle sona ermektedir.

Bu nedenle, işgalci kişilerin, sahibi olduğunu iddia ettikleri taşınmaz mülkler üzerindeki tapu kayıtlarının iptal edilmesine yönelik talepleri, dikkate alınmayacaktır. Taşınmaz mülk sahiplerinin, bu tür durumlarla karşı karşıya kalmaları halinde, yargı yoluyla haklarını aramaları gerekmektedir.

Ayrıca, tapu kaydının iptali veya değiştirilmesi başvurusunda bulunan kişilerin, ilgili taşınmaz mülk üzerinde hak iddia edebilmeleri için belirli şartları yerine getirmeleri gerekmektedir. Bu şartları yerine getirmediği sürece, tapu kaydı kesinlikle değiştirilemeyecektir.

Taşınmazı Kendisi Satmış Gibi Göstermek

Taşınmaz malın sahibi, kendisinin taşınmazı bir başkasına satmış gibi gösterildiğinde, bu durumun ortaya çıkması halinde yargıtayın uyguladığı kararlara bakılmalıdır. Yargıtay kararlarına göre, taşınmaz malın sahibi tarafından yapılarak aldatıcı bir şekilde başkasına satılmış gibi gösterilmesi durumu, sahibinin rızası olmadan ve gerçekte bir satış yapmadan başkası tarafından yapılırsa, bu durumda asıl satışın gerçekleşmediği, oluşan belgelerin de geçersiz hale geldiği belirtilir. Bu durumda, tapu kaydında taşınmazın gerçek sahibinin belirlenmesi için gerekli olan işlemler yapılır ve hukuki çerçevede adımlar atılır.

Taşınmaz Satış Bedeli ve İspat

Taşınmaz satışı gerçekleştiğinde satış bedelinin yasal olarak ispat edilebilmesi son derece önemlidir. Yasal bir belge ile yapılan satışta bu durum genellikle sorun oluşturmazken, elden yapılan ve belgesiz gerçekleştirilen satışlarda satış bedelinin ispatı zorlaşabilir. Yargıtay, bu konuda birçok içtihat oluşturmuştur.

Buna göre, yasal olmayan bir satışta satıcı, ödemeyi tam alamamış olduğunu iddia ederek icra yoluna başvurduğunda, alıcının ödeme yaptığına dair kanıt sunması gerekmektedir. Bu kanıt çeşitli şekillerde olabilir, örneğin banka dekontları veya şahit beyanları ile ispat edilebilir. Ancak bu durumda, yargıtayın içtihatlarına göre, satıcının da ödeme alınmadığını ispat etmesi gerekmektedir.

Satış bedelinin ispatı konusunda ortaya çıkan sorunlar, tapu kaydının güncel ve doğru olamaması nedeniyle de ortaya çıkabilir. Yargıtay, tapu kayıtlarının delil olarak kullanılabilirliği konusunda birçok karar vermiştir ve tapu kaydının doğru olduğunu varsayarak bu kaydı delil olarak kabul eder.

Ancak bu demek değildir ki tapu kaydı her durumda doğru ve günceldir. Tapu kaydının yanıltıcı olduğu durumlarda ise, yargıtay kaydın doğru olmadığını kabul ederek diğer delilleri de göz önünde bulundurabilir ve satış bedelinin ispatı konusunda adaletli bir karara varabilir.

Arsa Payı Ayrımı

Arsa payı ayrımı, ortak mülkiyet halinde bulunan arazi ya da yapıların paydaşları tarafından bölüşülmesi işlemidir. Bu işlem ile paydaşların sahip oldukları arazi veya yapının payı belirlenir. Danıştay kararlarına göre arsa payı ayrımı işlemi tamamlandıktan sonra alınan kararlar kesindir ve 3. kişiler açısından bağlayıcıdır. Ancak son yıllarda arsa payı ayrımı kararlarına itirazda bulunan paydaşlar tarafından dava açıldığı görülmüştür. Bu nedenle arsa payı ayrımı sürecinde dikkatli olunması ve paydaşların haklarının korunması gerekmektedir.

Arsa Payı Ayrımı İşleminin Yapılması

Arsa payı ayrımı işlemi, arazi sahiplerinin ortak kullanımda olan arazileri, kendilerine düşen pay oranlarına göre bölüştürmeleri işlemidir. Bu işlem yapılırken belirli şartlar sağlanmalıdır. İlk olarak, arazi sahiplerinin bir araya gelerek sözleşme yapmaları gerekmektedir. Sözleşmede, arsa paylarına ilişkin bilgiler, bölüştürme yöntemleri, masrafların paylaşımı ve diğer önemli hususlar yer almalıdır.

Ayrıca, arsa payı ayrımı işlemi yapılacak arazinin belediye veya mücavir alan sınırları içinde olması gerekmektedir. Arazinin imar planında da bu işlem için uygunluk belirtilmelidir. Yapılacak işlem için gerekli olan izinlerin alınması da gerekmektedir.

Danıştay kararlarına göre, arsa payı ayrımı işlemi yapılırken, arazinin tapu kaydı, alan ölçümü, değerlendirme raporu ve ayrıca toplam net imar alanının hesaplanması gerekmektedir. Ayrıca, arazi sahipleri arasındaki anlaşmazlıkların giderilebilmesi için uzlaşma komisyonu kurulması gerekmektedir.

Arsa payı ayrımı işlemi yaptırma sürecinde danıştay kararlarına uygun hareket edilmesi, işlemin sorunsuz bir şekilde tamamlanması için oldukça önemlidir.

Arsa Payı Ayrım Kararına İtiraz

Arsa payı ayrım kararına itiraz, tapu müdürlüğü tarafından yapılan arsa payı ayrımında itiraz edilmesini içerir. Yargıtay, arsa payı ayrım kararına yapılan itirazlarda öncelikle itiraz usulüne uygunluğunu araştırır ve usulüne uygun olanları inceler. Yargıtay, arsa payı ayrım kararlarını incelerken, taşınmazın durumu, kullanım amacı, parsellenme şekli, diğer taşınmazlar ile ilişkisi gibi faktörleri dikkate alır.

Ayrıca, arsa payı ayrım kararlarına yapılan itirazlar genellikle tapu kaydı, çiftlik vasfı, bölünemezlik gibi nedenlere dayanır. Ancak, yargıtay, bu itirazların genellikle iddia edildiği gibi çok az başarı getirdiğini belirtmektedir. Bu nedenle, arsa payı ayrımları hakkında şikayetlerin öncelikle tapu müdürlüklerine yapılmaları tavsiye edilmektedir.

Yorum yapın